24 Eylül 2008 Çarşamba

Bölüm 4

Karen, Tatooine’e yapacakları yolculuk için hazırlanıyordu. Odası, Tapınak’taki diğerlerininki gibi küçük ve sadeydi. Mavi ve grinin karışımı, odayı ferah ve huzur verici yapıyordu. Burada sık sık meditasyon yapardı. “Güç’ü anlamanın en iyi yollarından biri Güç’le iç içe olmaktır.” demişti ustası. Meditasyon da buna olanak tanıyordu. Eğitimin başından bu yana Güç’ü kontrol edebilme becerisinin çoğunu meditasyon yapmaya borçluydu.

Tatooine’e daha önce hiç gitmemişti. Aslında Coruscant’tan sadece birkaç kere ayrılmıştı. Tatooine’e gideceklerini öğrendiğinde yaptığı ilk iş kütüphaneye gitmek olmuştu. Jedi Arşivleri çok genişti ve bilinmeyen çok az şey vardı. Kütüphanede geçirdiği birkaç saatten sonra gezegenin coğrafi özelliklerini, yönetimini, yerli halklarını ve yerleşim bölgelerini iyice öğrenmişti. Bir adım önde olmak her zaman iyidir diye düşünüyordu.

Yanında götüreceği özel bir eşyası yoktu. Çoğunlukla, kullandığı her şey kemerinde olurdu. A-99 solunum aygıtı, comlink, birkaç yemek kapsülü, işaret ışığı, el holo-projektörü ve en önemlisi kılıcı bu kemerdeydi.

Hazırlıklarını tamamlayınca doğruldu ve küçük camdan dışarıya baktı. Çok geçmeden kapının kayma sesi duyuldu.

“Hazır mısın Karen?” dedi Klo odanın ortasına doğru yürüken.

Karen yavaşça dönerek “Evet usta.” diye cevap verdi.

İkili odadan çıkarak hangara doğru yöneldiler. Hangarda çeşitli sınıflardan gemiler vardı ama genel amaçları gezegen içi ulaşımı sağlamaktı. Cloak Shape tipi bir gemiye binerek havalandılar.

Klo: “Mülteci olarak seyahat edeceğiz. Aradığımız kişiler şu an planlarını gerçekleştirmekte oldukları için, güvenliklerini iki katına çıkarmış olmalılar. Bu da bütün istasyonların gözetlendiği anlamına gelir.” dedi ve ekledi “Son zamanlarda Jedi’lar arasında mülteci olarak seyahat etmek çok yaygın. Bizi gördüğüne sevinen kimse kalmadı galakside.”

“Rahatla Karen, düşüncelerin aklını karıştırmasın. Bu kadar gergin olmamalısın.” dedi Klo.

“Haklısınız usta.”dedi Karen. “Ama o insanların bu silahlarla iyi bir şey yapmayacağı kesin. Şu an için böyle gözükmese de binlerce insanın hayatı bizim elimizde olabilir. Bu büyük bir sorumluluk.”

“Biliyorum, ama düşüncelerin bunu değiştirmeyecek değil mi?” dedi Klo.

Karen cevap vermedi. Ustası ne derse desin bu düşünceler içini yiyordu. Olabileceklerin aklına geldikçe tüyleri diken diken oluyordu. Yol boyunca düşüncelerine karşı küçük bir savaş verdi. Zihnini temizlemeliydi yoksa düşüncelerini engellemenin bir yolu olmayacaktı. Ustasının dediği gibi bu düşüncelerden sıyrılmayı başardığında mülteci gemisinin ışık hızına atlamak üzere olduğunu fark etti.

Gemide yüzlerce mülteci vardı. Hepsinin birer hikayesi ve gidecek yerleri vardı. Kendileri de tanınmamak için cüppelerini ve kemerlerini saklamışlardı ve üzerlerine basit yelekler giymişlerdi. Bir tarafta görevli droid yemek servisi yapıyordu. Gerçekten boğucu bir yerdi.

Sonra ana kapının üzerindeki ışık hızına çıktıklarını belirten ışık yandı. Artık Tatooine’e ulaşmalarına çok az kalmıştı.

Hiç yorum yok: